İstanbul’da yaşanan depremler sonrası vatandaşların aklında deprem korkusu yerini aldı. Psikolog Şevval Tuncer Türk, depremlerin yıkıcı etkilerinin yanı sıra psikolojik etkilerinin de olduğuna dikkat çekerek, “Depremler, doğası gereği kontrol edilemeyen ve öngörülemeyen olaylar olduğundan, bireylerde yoğun bir kaygı, korku ve çaresizlik duygusunu tetikleyebilir. Bu tür doğal afetler sonrası ruh sağlığımızı korumak ve dengeyi yeniden sağlamak, uzun vadede psikolojik dayanıklılığımız için kritik önemdedir.” dedi.
Psikolog Şevval Tuncer Türk, depremin insan hayatında yer alan travmatik olayların başında geldiğine dikkat çekerek, “Doğal afetlerin ardından travmatik olaylar sonrası bireylerde, sürekli tetikte olma hali (hipervijilans) en sık gördüğümüz durumlar arasında yer almakta” dedi. Türk, deprem korkusunun insanların gündelik rutinlerini bozduğunu dile getirerek, “Özellikle uyuyamama kabuslarla başlayan uyku problemleri sık görülen sorunlar arasında. Bunun dışında kaygı bozuklukları ve panik ataklar ile gelen Konsantrasyon güçlüğü başta gelen sorunlar arasında” dedi. Türk, deprem sonrasında görülen somatik şikâyetlere de değinerek, “Kalp çarpıntısı, mide ağrıları gibi somatik belirtilerle başvuran hastalarla da karşılaşmaktayız. Bireyler deprem travması yaşadıklarında yeniden yaşama, kaçınma davranışları gibi travma sonrası stres belirtilerini sıklıkla gözlemlemekteyiz” şeklinde konuştu. Psikolog Türk, tüm toplumu ve bireyleri derinden etkileyen doğal olaylarda insan psikolojisinin verdiği tepkilerin gayet doğal olduğunun altını çizerek, “Deprem sonrasında verilen bu tepkiler kısa vadede normal ve beklenen reaksiyonlardır. Ancak bu reaksiyonların zamanla azalmaması veya hayat kalitesini ciddi şekilde etkilemesi durumunda profesyonel destek almak gerekir.” önerisinde bulundu.
DUYGULARINIZI KABUL EDİN Deprem gibi doğal afetler sonrasında yaşanan korku, endişe, üzüntü duygularının doğal bir süreç olduğunun altını çizen Türk, “ Deprem gibi doğal afet süreçlerinde korku, endişe ve üzüntü gibi duygular bu süreçte doğaldır. Bu duygularla savaşmak yerine onları tanımak ve kabul etmek, iyileşme sürecini destekler.” dedi. Deprem gibi doğal afetler sonrasında kitle iletişim araçlarından yayınlanan haberlerin var olan kaygı seviyesini arttırma potansiyeli olduğuna dikkat çeken Türk, “Sürekli deprem haberlerine maruz kalmak kaygıyı artırabilir. Bu anlamda tavsiyem bilgi kaynağınızı sınırlayın. Güvenilir kaynaklardan günde belli aralıklarla bilgi almak yeterlidir”şeklinde konuştu. Deprem gibi doğal afetlerin gündelik rutinleri bozarak beyne güvenlik ile ilgili mesajlar verdiğinin altını çizen Türk, “Deprem sonrasında günlük rutinlere devam edin. Mümkün olduğunca günlük yaşamınıza devam ederek işe gitmek, egzersiz yapmak, sosyal ilişkileri sürdürün. Böylelikle beyninize güvenliğinizi yeniden yapılandırma mesajı verin” uyarısında bulundu. Stresi azaltmak için nefes ve egzersizlerin de süreçte rahatlama ve kaygı seviyesini düşüreceğini belirten Türk, “Nefes ve gevşeme egzersizlerini uygulayarak , derin nefes alma, kas gevşetme ve mindfulness çalışmaları, sinir sisteminizi sakinleştirerek anksiyeteyi azaltabilir. Duygularınızı yakınlarınızla paylaşmak, yalnız olmadığınızı hissetmenize yardımcı olur. Aynı deneyimleri yaşayanlarla konuşmak da iyileştirici olabilir.” şeklinde konuştu. Türk, depreme hazırlık yapmanın kontrol duygusunu destekleyerek kaygıyı azaltacağının altını çizerek, “Hazırlıklı olmak kontrol hissini güçlendirir. Acil durum çantası hazırlamak, toplanma alanlarını bilmek gibi adımlar, kontrol duygusunu destekler ve kaygıyı azaltabilir. Gerektiğinde profesyonel yardım alın. Belirtiler yoğunlaştığında ya da işlevselliğinizi etkilediğinde bir psikologdan destek almak önemlidir. Travma odaklı terapiler, bu tür durumlarda oldukça etkili olabilir. Depremler yaşamın kontrol edilemeyen bir gerçeğidir; ancak psikolojik dayanıklılık geliştirerek bu tür sarsıntılarla başa çıkmak mümkündür. Kendimize ve çevremize şefkatle yaklaşmak, bu sürecin en önemli yapı taşlarındandır.”ifadelerini kullandı.